deterrent
de
di
te
ˈtɜ
rrent
rənt
rent
British pronunciation
/dɪtˈɜːɹənt/

"deterrent"kelimesinin İngilizce tanımı ve anlamı

Deterrent
01

vazgeçirici şey, engelleyici, caydırıcı

a thing that reduces the chances of someone doing something because it makes them aware of its difficulties or consequences
example
Örnekler
Increased security measures serve as a deterrent to potential thieves.
Artırılmış güvenlik önlemleri, potansiyel hırsızlar için bir caydırıcı görevi görür.
The lengthy prison sentences are intended to be a deterrent against serious crimes.
Uzun hapis cezaları, ciddi suçlara karşı bir caydırıcı olması amaçlanmıştır.
02

caydırıcı, caydırıcı unsur

a military strategy or capability designed to dissuade an adversary from aggression
Wiki
example
Örnekler
Nuclear weapons serve as a deterrent against potential nuclear attacks.
Nükleer silahlar, potansiyel nükleer saldırılara karşı bir caydırıcı olarak hizmet eder.
A strong military alliance can act as a deterrent to invasion by other nations.
Güçlü bir askeri ittifak, diğer ulusların işgaline karşı bir caydırıcı olarak hareket edebilir.
deterrent
01

caydırıcı, önleyici

serving to discourage or prevent an action by instilling fear, doubt, or consequences
example
Örnekler
Harsh penalties can have a deterrent effect on criminal behavior.
Sert cezalar, suç davranışı üzerinde caydırıcı bir etkiye sahip olabilir.
The presence of security cameras is often deterrent to theft.
Güvenlik kameralarının varlığı genellikle hırsızlığa karşı caydırıcıdır.
LanGeek
Uygulamayı İndir
langeek application

Download Mobile App

stars

app store