to deter
01
vazgeçirmek
to stop something from happening
Transitive: to deter an action or situation
Örnekler
The visible security cameras are intended to deter theft in the store.
Görünür güvenlik kameraları, mağazada hırsızlığı caydırmak için tasarlanmıştır.
The high cost of fines is expected to deter speeding on the highway.
Yüksek ceza maliyetlerinin otoyolda hız yapmayı caydırması bekleniyor.
02
caydırmak, vazgeçirmek
to discourage or prevent someone from doing something, usually by creating fear or doubt in their mind
Transitive: to deter sb from sth
Örnekler
Harsh penalties are deterring individuals from committing crimes.
Sert cezalar, bireyleri suç işlemekten caydırıyor.
Public awareness campaigns are deterring people from engaging in risky behaviors.
Kamuoyunu bilinçlendirme kampanyaları, insanları riskli davranışlarda bulunmaktan caydırıyor.
Leksikal Ağaç
determent
deterrence
deterrent
deter
