to desert
01
yüzüstü bırakmak
to abandon a person or an organization when they are in need or at a critical moment
Transitive: to desert sb
Örnekler
She felt utterly betrayed when her closest colleagues deserted her in the midst of the company's crisis.
Şirketin krizinin ortasında en yakın meslektaşları onu terk ettiğinde kendini tamamen ihanete uğramış hissetti.
Many fans deserted the team after a string of poor performances, but a few remained loyal despite the losses.
Bir dizi kötü performansın ardından birçok hayran takımı terk etti, ancak birkaçı kayıplara rağmen sadık kaldı.
02
terk etmek, bırakmak
to abandon or leave a place, typically suddenly or without intending to return
Transitive: to desert a place
Örnekler
The once bustling town was deserted after the gold rush ended.
Bir zamanlar hareketli olan kasaba, altına hücum bittikten sonra terk edildi.
The captain ordered the crew not to desert the ship, no matter the circumstances.
Kaptan, mürettebata koşullar ne olursa olsun gemiyi terk etmemelerini emretti.
03
askerlikten kaçmak
to leave the army, navy, etc. without permission or without fulfilling one's obligations
Transitive: to desert a military duty
Örnekler
Many soldiers deserted their posts during the war, seeking safety elsewhere.
Birçok asker savaş sırasında güvenlik arayışıyla görev yerlerini terk etti.
He was accused of deserting his team in their time of need.
İhtiyaç anında ekibini terk etmekle suçlandı.
Desert
01
çöl
a large, dry area of land with very few plants, typically one covered with sand
Örnekler
At night, the desert can become very cold.
Geceleri, çöl çok soğuk olabilir.
Camels are well-adapted to survive in the desert.
Develer, çölde hayatta kalmak için iyi adapte olmuşlardır.
02
hak, liyakat
(usually plural) a person's deservingness of or entitlement to reward or punishment
Leksikal Ağaç
deserted
desertion
desert
