deceit
de
de
ceit
ˈsit
sit
British pronunciation
/dɪsˈiːt/

"deceit"kelimesinin İngilizce tanımı ve anlamı

Deceit
01

dolandırıcılık

a tendency toward dishonesty, falseness, or misleading behavior
example
Örnekler
His reputation for deceit made colleagues wary of sharing confidential information.
Aldatma konusundaki itibarı, meslektaşlarının gizli bilgileri paylaşmaktan çekinmesine neden oluyordu.
The report accused the company of a culture of deceit that affected multiple departments.
Rapor, şirketi birden fazla departmanı etkileyen bir aldatma kültürüyle suçladı.
02

düzenbazlık

the action or practice of causing someone to believe something false, especially by concealment, misrepresentation, or trickery
example
Örnekler
The scheme depended on the deceit of investors who never received promised returns.
Plan, vaat edilen getirileri asla almayan yatırımcıların aldatılmasına dayanıyordu.
She exposed the deceit behind the advertisement and filed a consumer complaint.
O, reklamın arkasındaki aldatmacayı ortaya çıkardı ve bir tüketici şikayeti dilekçesi verdi.
03

aldatma, hile

a specific lie or trick intended to mislead or defraud
example
Örnekler
The apology was revealed as a deceit when the original message surfaced.
Özür, orijinal mesaj ortaya çıktığında bir aldatmaca olarak ortaya çıktı.
Investigators discovered several financial deceits hidden in the company's filings.
Araştırmacılar, şirketin dosyalarında gizlenmiş birkaç finansal aldatmaca keşfetti.
LanGeek
Uygulamayı İndir
langeek application

Download Mobile App

stars

app store