to debase
01
değerini düşürmek
to reduce the intrinsic value or quality of something, especially currency, by decreasing the amount of valuable material it contains
Örnekler
In ancient times, rulers would debase coins by diluting the precious metal content to finance their expenditures.
Eski zamanlarda, hükümdarlar harcamalarını finanse etmek için değerli metal içeriğini seyrelterek paraları değersizleştirirlerdi.
Historical records indicate instances where rulers chose to debase coins, compromising the integrity of the monetary system for short-term financial gains.
Tarihi kayıtlar, yöneticilerin kısa vadeli mali kazançlar için para sisteminin bütünlüğünü tehlikeye atarak paraları değerden düşürmeyi seçtiği durumları gösteriyor.
02
kötüleştirmek, bozmak
corrupt, debase, or make impure by adding a foreign or inferior substance; often by replacing valuable ingredients with inferior ones
03
küçük düşürmek
to tarnish someone's character or morals
Örnekler
The scandal debased the politician ’s once-respected reputation.
Skandal, politikacının bir zamanlar saygın olan itibarını zedeledi.
She felt that his cruel comments were meant to debase her character.
Onun acımasız yorumlarının karakterini küçük düşürmek amacıyla yapıldığını hissetti.
Leksikal Ağaç
debaser
debasing
debase
base



























