Contempt
01
horgörü
the disregard and lack of respect for someone or something seen as insignificant or unworthy
Örnekler
She looked at his suggestion with contempt, dismissing it immediately.
Önerisine küçümsemeyle baktı ve hemen reddetti.
His contempt for the rules was evident when he ignored them completely.
Kurallara olan küçümsemesi, onları tamamen görmezden geldiğinde açıkça belli oldu.
02
küçümseme
a manner that is generally disrespectful and contemptuous
03
küçümseme, itaatsizlik
a willful disobedience to or disrespect for the authority of a court or legislative body
04
küçümseme
a strong feeling of disrespect or disapproval directed at a person or thing
Örnekler
She held nothing but contempt for the rumors spread about her.
Hakkında yayılan söylentilere karşı sadece küçümseme besliyordu.
Despite being in the same team, his contempt for his teammate's skills often came to the surface.
Aynı takımda olmalarına rağmen, takım arkadaşının becerilerine olan küçümsemesi sık sık su yüzüne çıkıyordu.
Leksikal Ağaç
contemptible
contemptuous
contempt
