to launch into
[phrase form: launch]
01
coşkuyla başlamak, hevesle başlamak
to start doing something suddenly and with great enthusiasm
Transitive: to launch into an activity
Örnekler
The children launched into a game of tag.
Çocuklar bir kovalamaca oyununa başladılar.
The politician launched into a passionate speech about the need for change.
Politikacı, değişim ihtiyacı hakkında tutkulu bir konuşma yapmaya başladı.
02
kendini atmak, büyük bir hevesle başlamak
to make oneself start doing something with great enthusiasm
Ditransitive: to launch into oneself an activity
Örnekler
Excited about the project, she launched herself into the research with great enthusiasm.
Projeyle ilgili heyecanlıydı, büyük bir hevesle araştırmaya girişti.
Every Monday, he launches himself into a new week of challenges.
Her pazartesi, kendini yeni bir haftanın zorluklarına atıyor.
03
dalmak, başlamak
to start describing, telling a story, or criticizing something suddenly
Transitive: to launch into a speech or discussion
Örnekler
Excited to share her experience, she launched into a vivid description of her travels.
Deneyimini paylaşmaktan heyecan duyarak, seyahatlerinin canlı bir tanımını yapmaya başladı.
With strong opinions, the critic launched into a review of the latest film.
Güçlü görüşleriyle eleştirmen, son film hakkında bir eleştiri yapmaya başladı.
