wonder
won
ˈwʌn
van
der
dər
der
British pronunciation
/ˈwʌndə/

"wonder"kelimesinin İngilizce tanımı ve anlamı

to wonder
01

meraklı olmak

to want to know about something particular
Intransitive
Transitive: to wonder sth
to wonder definition and meaning
example
Örnekler
I often wonder what life would be like in a different time period.
Sık sık farklı bir zaman diliminde hayatın nasıl olacağını merak ederim.
When faced with a mystery, people tend to wonder and speculate about possible explanations.
Bir gizemle karşılaştığında, insanlar merak etme ve olası açıklamalar hakkında spekülasyon yapma eğilimindedir.
02

hayret etmek

to experience a sense of awe or admiration for something
Intransitive: to wonder at sth
to wonder definition and meaning
example
Örnekler
The children wondered at the beauty of the night sky filled with stars.
Çocuklar yıldızlarla dolu gece gökyüzünün güzelliği karşısında hayrete düştüler.
Travelers often wonder at the breathtaking landscapes they encounter.
Seyyahlar, karşılaştıkları nefes kesici manzaralar karşısında sıklıkla hayran kalırlar.
03

şüphe uyandırmak

to feel interested or uncertain about something and want to know more
Intransitive: to wonder about sth
example
Örnekler
He often wonders about the mysteries of the universe.
O sık sık evrenin gizemleri hakkında merak eder.
I often wonder about the lives of people in different countries.
Farklı ülkelerdeki insanların hayatlarını merak ederim sık sık.
04

merak etmek, acaba diye düşünmek

used to politely ask or make a request, often expressing curiosity or uncertainty
example
Örnekler
I wonder if you have a moment to talk.
Konuşmak için bir dakikanız olup olmadığını merak ediyorum.
She was wondering if she could borrow a pen.
Bir kalem ödünç alıp alamayacağını merak ediyordu.
Wonder
01

şaşkınlık

a feeling of admiration or surprise caused by something that is very unusual and exciting
wonder definition and meaning
example
Örnekler
The child 's eyes were filled with wonder as he watched the fireworks.
Çocuğun gözleri havai fişekleri izlerken hayranlık doluydu.
She looked at the ancient ruins in wonder, amazed by their history.
O, tarihi kalıntılara hayranlıkla baktı, tarihlerine hayret etti.
02

hayret, merak

a state of curiosity or desire to understand something
wonder definition and meaning
example
Örnekler
His mind was full of wonder about the universe.
Zihni evren hakkında hayranlık ile doluydu.
She stared at the machine in wonder, trying to figure out how it worked.
O, nasıl çalıştığını anlamaya çalışarak makineye hayranlıkla baktı.
03

harika, mucize

an object, event, or phenomenon that evokes admiration, amazement, or awe
example
Örnekler
The Taj Mahal is one of the world 's greatest wonders.
Tac Mahal, dünyanın en büyük harikalarından biridir.
The Northern Lights are a natural wonder.
Kuzey Işıkları doğal bir harikadır.
LanGeek
Uygulamayı İndir
langeek application

Download Mobile App

stars

app store