to wait on
[phrase form: wait]
01
hizmet etmek, bakmak
to provide service, mainly in a restaurant, cafe, bar, etc.
Örnekler
The personal assistant tirelessly waited on the executive, managing their schedule and needs.
Kişisel asistan, yöneticinin programını ve ihtiyaçlarını yöneterek, yorulmadan hizmet etti.
The nurse kindly waited on the patients, ensuring their comfort.
Hemşire, hastaları nazikçe hizmet etti, rahatlarını sağladı.
02
hizmet etmek, yardım etmek
to assist someone, usually by meeting their needs, offering assistance, or responding to their requests
Örnekler
The caregiver waited on the patient, providing assistance and support.
Bakıcı, hastaya hizmet etti, yardım ve destek sağladı.
The devoted employee waited on the manager, handling administrative duties.
Özverili çalışan, yöneticiyi hizmet ederek idari görevleri üstlendi.
03
karar vermeden önce beklemek, hareket etmeden önce beklemek
to wait before deciding or taking action until a specific event or information is available
Örnekler
The manager decided to wait on announcing the new project until all details were finalized.
Yönetici, tüm detaylar tamamlanana kadar yeni projeyi duyurmayı beklemeye karar verdi.
The team agreed to wait on making a decision about the budget until they received the financial report.
Ekip, mali raporu alana kadar bütçe hakkında bir karar vermek için beklemeyi kabul etti.



























