to verify
01
doğrulamak, onaylamak
to formally confirm that something is true or accurate
Transitive: to verify sth | to verify that
Örnekler
The bank will verify your identity by asking for identification documents and signatures.
Banka, kimlik belgeleri ve imzalar isteyerek kimliğinizi doğrulayacaktır.
He is verifying the authenticity of the artwork with an expert.
O, bir uzmanla sanat eserinin gerçekliğini doğruluyor.
02
doğrulamak
to examine the truth or accuracy of something
Transitive: to verify truth of something
Örnekler
The software automatically verifies the integrity of the downloaded files.
Yazılım, indirilen dosyaların bütünlüğünü otomatik olarak doğrular.
The manager asked the team to verify the client's payment status before processing the order.
Yönetici, siparişi işlemeden önce müşterinin ödeme durumunu doğrulamaları için ekibe talimat verdi.
03
doğrulamak, teyit etmek
to check or confirm that something is correct by examining it carefully or comparing it to facts or a standard
Transitive: to verify sth
Örnekler
The scientist verified the experiment ’s results against established theories.
Bilim insanı, deneyin sonuçlarını yerleşik teorilere karşı doğruladı.
He verified the accuracy of the data by comparing it with the original source.
Orijinal kaynakla karşılaştırarak verilerin doğruluğunu doğruladı.
04
tasdik etmek, doğrulamak
to confirm or support a statement by swearing it is true, usually in a legal document
Transitive: to verify a statement or doument
Örnekler
He verified his testimony by swearing to it in front of a notary.
Beyanını bir noter önünde yemin ederek doğruladı.
The witness verified the statement with an official affidavit.
Tanık, resmi bir yeminli beyanla ifadeyi doğruladı.
Leksikal Ağaç
verifiable
verification
verificatory
verify
ver
