to track down
[phrase form: track]
01
izini sürmek, peşine düşmek
to search for and find someone or something after a persistent effort
Transitive: to track down sb/sth
Örnekler
The detective tracked the suspect down to an abandoned warehouse.
Dedektif, şüpheliyi terk edilmiş bir depoya kadar takip etti.
They tracked the escaped dog down in the neighborhood.
Kaçan köpeği mahallede izini sürerek buldular.
02
izini sürmek, takip etmek
to search and find animals for hunting
Transitive: to track down an animal
Örnekler
The predator silently tracked down its prey, using the cover of the night to its advantage.
Yırtıcı, gece örtüsünü kendi lehine kullanarak avını sessizce takip etti.
In the hush of the savannah night, the cheetah stealthily tracked down the gazelle.
Savana gecesinin sessizliğinde, çita gizlice ceylanı takip etti.
