to straighten up
[phrase form: straighten]
01
dik durmak, duruşunu düzeltmek
to correct one's posture or position to become more upright
Örnekler
The teacher reminded the students to straighten up in their chairs during the lesson.
Öğretmen, öğrencilere ders sırasında sandalyelerinde doğrulmalarını hatırlattı.
After a long day at the computer, she decided to take a break and straighten up her back.
Bilgisayar başında uzun bir günün ardından, mola vermeye ve dik durmaya karar verdi.
02
düzenlemek, toparlamak
to organize a space, making it neat and tidy
Örnekler
After the party, we had to straighten up the living room by putting away the decorations.
Partiden sonra, dekorasyonları kaldırarak oturma odasını düzenlemek zorunda kaldık.
The team collaborated to straighten up the storage room, optimizing space for easy access.
Ekip, depo odasını düzenlemek için işbirliği yaptı, alanı kolay erişim için optimize etti.
03
düzelmek, toparlanmak
to improve one's behavior, often by becoming more responsible or disciplined
Dialect
American
AmericanÖrnekler
After getting into trouble at school, he was told he needed to straighten up and start taking his studies seriously.
Okulda başı belaya girdikten sonra, düzgün davranması ve derslerini ciddiye almaya başlaması gerektiği söylendi.
If you want to get promoted, you 'll need to straighten up and show more commitment to your job.
