Bench
01
bank
a long and hard seat that is normally made of metal or wood and two or multiple people can sit on
Örnekler
I like to sit on the bench and watch people walking by.
Bankta oturup insanların geçişini izlemeyi seviyorum.
She found a comfortable bench to rest and read her book.
Dinlenmek ve kitabını okumak için rahat bir bank buldu.
02
tezgah, iş tezgahı
a strong worktable for a carpenter or mechanic
03
bank, mahkeme
persons who administer justice
04
bank, teras
a level shelf of land interrupting a declivity (with steep slopes above and below)
05
yargıç kürsüsü, hakim koltukları
(law) the seat for judges in a courtroom
06
yargıçlar kurulu, mahkeme heyeti
the magistrate or judge or judges sitting in court in judicial capacity to compose the court collectively
07
yedek, yedek oyuncular
the reserve players on a team
to bench
01
yedek kulübesine almak, bankta bırakmak
to remove a player from active play, typically having them sit on the sidelines
Örnekler
The coach benched the star player for disciplinary reasons.
Koç, disiplin nedenleriyle yıldız oyuncuyu bankta bıraktı.
If you keep disobeying team rules, you 'll be benched.
Ekip kurallarına uymamaya devam edersen, yedek kulübesine alınacaksın.
02
kenara çekmek, oyun dışı bırakmak
to remove someone from participation, often as a form of punishment or reprimand
Örnekler
She got benched at work for showing up late too many times.
Çok fazla kez geç kaldığı için işte yedek kulübesine alındı.
After his outburst, the teacher benched him from the debate team.
Patlamasının ardından öğretmen onu tartışma takımından kenara aldı.
