Socket
01
soket
a place where we can plug in devices to connect them to the electricity
Dialect
British
British
Örnekler
He plugged his laptop charger into the wall socket near the desk.
Dizüstü bilgisayar şarj cihazını masanın yanındaki duvar prizine taktı.
The new kitchen appliances needed several power sockets to operate.
Yeni mutfak aletlerinin çalışması için birkaç priz gerekiyordu.
02
a hollow or recessed part that receives or holds the end of a bone, tooth, or similar structure
Örnekler
The humerus fits snugly into the shoulder socket.
He fractured the bone near the hip socket in the fall.
03
priz, yuva
a hollow part or cavity into which something fits, typically used to connect or hold objects in place
Örnekler
The mechanic used a socket wrench to tighten the bolts on the car engine.
Tamirci, araba motorundaki cıvataları sıkmak için bir soket anahtarı kullandı.
She inserted the USB cable into the socket of her laptop to charge it.
Şarj etmek için USB kablosunu dizüstü bilgisayarının yuvasına taktı.
