Serenade
01
serenat
a composition in music, commonly consisting of several parts
Örnekler
The composer 's serenade for strings enchanted audiences with its elegant melodies.
Bestecinin telli çalgılar için serenadı, zarif melodileriyle dinleyicileri büyüledi.
The orchestra performed a beautiful serenade under the stars, filling the night with music.
Orkestra, yıldızlar altında güzel bir serenat seslendirerek geceyi müzikle doldurdu.
02
serenat
a musical composition or performance, often performed outdoors at night, conveying romantic feelings
Örnekler
The lovers sat by the riverside, listening to the distant sound of a serenade drifting through the night, adding to the magic of the moment.
Aşıklar nehir kenarında oturdu, gecenin içinden süzülen uzak bir serenat sesini dinleyerek anın büyüsüne büyü kattı.
In the courtyard of the old castle, a troubadour sang a serenade to his beloved, his voice carrying across the moonlit gardens.
Eski şatonun avlusunda, bir gezgin şair, sevgilisine bir serenat söyledi, sesi ay ışığıyla aydınlanan bahçelerde yankılandı.
to serenade
01
serenat yapmak, aşk şarkısı söylemek
to sing or play music to someone, typically as a gesture of affection
Örnekler
He decided to serenade his girlfriend with a love song under her window.
Kız arkadaşına penceresinin altında bir aşk şarkısıyla serenat yapmaya karar verdi.
In the park, a group of friends serenaded their friend on her birthday.
Parkta, bir grup arkadaş, arkadaşlarına doğum gününde serenat yaptı.
