Racket
01
raket
an object with a handle, an oval frame and a tightly fixed net, used for hitting the ball in sports such as badminton, tennis, etc.
Dialect
American
Örnekler
She swung her racket with precision to win the tennis match.
Tenis maçını kazanmak için raketini hassasiyetle salladı.
The badminton player chose a lightweight racket for better control.
Badminton oyuncusu daha iyi kontrol için hafif bir raket seçti.
02
gürültü, patırtı
a noisy and disruptive sound that causes annoyance
Örnekler
The construction site next door was making such a racket that I could n't concentrate.
Yan taraftaki inşaat alanı o kadar gürültü yapıyordu ki konsantre olamadım.
The kids ' playdate turned into a racket with all the shouting and laughter.
Çocukların oyun buluşması, tüm çığlıklar ve kahkahalarla bir gürültüye dönüştü.
03
yasadışı iş, dolandırıcılık şeması
an illegal business or scheme operated for profit, such as extortion, fraud, drug dealing, or prostitution
Örnekler
The police uncovered a large drug racket operating in the city.
Polis, şehirde faaliyet gösteren büyük bir uyuşturucu çetesini ortaya çıkardı.
He was arrested for running an extortion racket that targeted local businesses.
Yerel işletmeleri hedef alan bir şantaj çetesi işlettiği için tutuklandı.
04
gürültü, patırtı
loud, unpleasant noise that lacks musical quality
Örnekler
The construction outside created a terrible racket, making it hard to concentrate.
Dışarıdaki inşaat korkunç bir gürültü yarattı, konsantre olmayı zorlaştırdı.
The kids ' racket in the playground could be heard from blocks away.
Çocukların oyun alanındaki gürültüsü bloklar öteden duyulabiliyordu.
to racket
01
raketle vurmak, raket kullanarak topa vurmak
to hit a ball using a racket
Örnekler
She skillfully racketed the ball across the court during the match.
Maç sırasında topu maharetle raketle karşı sahaya attı.
He racketed the tennis ball with a powerful serve.
O, tenis topuna güçlü bir servis ile vurdu.
02
gürültü yapmak, patırtı çıkarmak
make loud and annoying noises
Örnekler
The old machinery racketed all night, disturbing the neighbors.
Eski makine gece boyunca gürültü yaptı, komşuları rahatsız etti.
The malfunctioning car alarm racketed incessantly until it was fixed.
Arızalı araba alarmı, tamir edilene kadar durmadan gürültü çıkardı.
03
şenlik yapmak, eğlenmek
to celebrate loudly and boisterously, often with drinking and uproarious festivities
Örnekler
The team racketed all night after their championship win.
Takım şampiyonluk zaferlerinin ardından bütün gece gürültülü bir şekilde kutlama yaptı.
They racketed in the streets following the victory parade.
Zafer geçit töreninin ardından sokaklarda gürültülü bir şekilde kutlama yaptılar.
Leksikal Ağaç
rackety
racket



























