Ara
to push through
[phrase form: push]
01
zorla geçmek, ittirmek
to forcefully make one's way out or through a physical barrier or a crowd
Example
The crowd was so dense that it took her a while to push through.
Kalabalık o kadar yoğundu ki, zorla geçmekte biraz zaman aldı.
The plant managed to push through the cracks in the pavement.
Bitki kaldırım çatlaklarından zorla geçti.
02
yürürlüğe sokmak, geçirmek
to successfully get a law or proposal officially approved
Example
After months of negotiations, they managed to push through the new policy.
Aylar süren müzakerelerin ardından, yeni politikayı yürürlüğe sokmayı başardılar.
It was a challenge, but the senator pushed through the legislation in the final hour.
Bir zorluktu ama senatör son dakikada yasayı geçirmek için çaba sarf etti.
Yakın Kelimeler
