prehensile
01
aşırı istekli, doyumsuzca hırslı
excessively eager to acquire, especially wealth or possessions
Örnekler
His prehensile ambition knew no bounds.
Onun açgözlü hırsı sınır tanımıyordu.
She had a prehensile instinct for spotting profitable ventures.
O, kârlı girişimleri tespit etmek için açgözlü bir içgüdüye sahipti.
02
tutucu
(of body parts) capable of gripping or holding
Örnekler
The monkey 's prehensile tail curled around the branch.
Maymunun kavrayıcı kuyruğu dala dolandı.
Chameleons have prehensile feet for gripping twigs.
Bukalemunların dalları kavramak için kavrayıcı ayakları vardır.
03
kavrayışlı, zihinsel olarak çevik
quick to understand or absorb ideas
Örnekler
Her prehensile mind absorbed complex theories with ease.
Onun kavrayıcı zihni karmaşık teorileri kolayca özümserdi.
He showed a prehensile understanding of legal nuance.
Yasal nüansları kavrayıcı bir anlayış gösterdi.
Leksikal Ağaç
nonprehensile
prehensile



























