powerful
Örnekler
The powerful engine propelled the car forward with ease.
Güçlü motor, arabayı kolaylıkla ileri doğru itti.
He is known for his powerful presence in the room.
Odaya olan güçlü varlığıyla tanınır.
1.1
güçlü, kaslı
physically strong and muscular
Örnekler
The powerful wrestler easily lifted his opponent over his head.
Güçlü güreşçi, rakibini kolayca başının üzerine kaldırdı.
His powerful build was the result of years of rigorous training and discipline.
Onun güçlü yapısı, yıllar süren sıkı eğitim ve disiplinin sonucuydu.
02
güçlü, etkili
exercising authority, influence, or control in a way that significantly affects outcomes or decisions
Örnekler
The powerful leader's decisions shaped the future of the nation.
Güçlü liderin kararları ulusun geleceğini şekillendirdi.
The powerful speech moved the audience to tears.
Güçlü konuşma, izleyicileri gözyaşlarına boğdu.
03
güçlü, kuvvetli
possessing the capability to overpower or defeat others with ease
Örnekler
The powerful current pulled the swimmer out to sea.
Güçlü akıntı yüzücüyü denize doğru sürükledi.
The powerful earthquake toppled buildings and caused widespread destruction.
Güçlü deprem binaları yıktı ve yaygın bir yıkıma neden oldu.
04
güçlü, süper güçlü
displaying superhuman strength or power
powerful
01
gerçekten, korkunç derecede
used to intensify an adjective or adverb
Dialect
American
American
InformalÖrnekler
She was powerful hungry after working all day in the fields.
Tarlalarda bütün gün çalıştıktan sonra aşırı açtı.
It's been powerful hot this summer, has n't it?
Bu yaz gerçekten sıcak oldu, değil mi?
Leksikal Ağaç
powerfully
powerfulness
powerful
power
