Pit
01
meyve çekirdeği
a small, hard seed or stone found inside certain fruits, such as peaches and cherries
Örnekler
He enjoyed cracking open the pits of the apricot and extracting the tasty kernel inside.
Kayısının çekirdeklerini kırıp içindeki lezzetli özü çıkarmaktan hoşlanırdı.
I accidentally bit into a pit while eating the plum and had to be careful next time.
Eriği yerken yanlışlıkla bir çekirdeği ısırdım ve bir dahaki sefere dikkat etmek zorunda kaldım.
02
çukur, maden ocağı
a large hole in the ground where stones, minerals, or other materials are removed
Örnekler
The workers spent hours digging in the pit to extract the rocks.
İşçiler, kayaları çıkarmak için çukurda saatlerce kazdı.
A deep pit was left behind after years of mining.
Yıllarca süren madencilikten sonra geride derin bir çukur kaldı.
03
uçurum, çukur
(Christianity) the abode of Satan and the forces of evil; where sinners suffer eternal punishment
04
çukur, kuyu
a sizeable hole (usually in the ground)
05
çukur, kömür madeni
a workplace consisting of a coal mine plus all the buildings and equipment connected with it
06
çukur, tuzak
a trap in the form of a concealed hole
07
çukur, orkestra çukuru
lowered area in front of a stage where an orchestra accompanies the performers
08
çukur, pit alanı
the area along the track where teams quickly service cars with refueling, tire changes, and adjustments during a race
Örnekler
The car sped into the pit for a tire change.
Araba lastik değişimi için pit alanına hızla girdi.
Mechanics rushed to fix an issue in the pit.
Mekanikler, pit alanındaki bir sorunu düzeltmek için koştu.
09
çukur, borsa salonu
(commodity exchange) the part of the floor of a commodity exchange where trading in a particular commodity is carried on
10
çukur, arena
an enclosure in which animals are made to fight
11
çukur, oyuk
a concavity in a surface (especially an anatomical depression)
12
kumar oynanan yer
a designated area within a casino or other gambling establishment where various table games, such as blackjack, craps, and roulette, are located
to pit
01
çekirdeğini çıkarmak
to remove the pit or stone from a fruit
Transitive: to pit a fruit
Örnekler
She carefully pitted the cherry before adding it to the cake batter.
Kek hamuruna eklemeden önce kirazın çekirdeğini dikkatlice çıkardı.
They spent the afternoon pitting the peaches for their summer jam.
Yaz reçelleri için şeftalilerin çekirdeklerini çıkarmakla öğleden sonralarını geçirdiler.
02
karşı karşıya getirmek, rekabete sokmak
to create a competition or rivalry by setting two or more things or people against each other
Transitive: to pit a contestant against another | to pit two contestants
Örnekler
The chess master strategically pitted his pieces against his opponent's in a challenging match.
Satranç ustası, zorlu bir maçta parçalarını rakibinkine karşı stratejik olarak karşı karşıya getirdi.
Companies sometimes pit their products against each other to capture a larger market share.
Şirketler bazen daha büyük bir pazar payı elde etmek için ürünlerini birbirine karşı koyar.
03
çukur açmak, iz bırakmak
to create a small hole or dent in the surface of something
Transitive: to pit a surface
Örnekler
The hailstorm pitted the surface of the car, leaving tiny dents everywhere.
Dolu fırtınası arabanın yüzeyini çukurladı, her yerde küçük çukurlar bıraktı.
The children pitted the sand with their fingers as they played on the beach.
Çocuklar plajda oynarken parmaklarıyla kumu oyuyorlardı.
