to pass through
[phrase form: pass]
01
geçmek, deneyimlemek
to experience a particular state or phase
Örnekler
He 's passing through a tough time since the loss of his job.
İşini kaybettiğinden beri zor bir dönemden geçiyor.
The country passed through a revolution that changed its political landscape.
Ülke, siyasi manzarasını değiştiren bir devrim yaşadı.
02
yolculuk yapmak
to go or move from one place to another, often without stopping or staying for long
Örnekler
On our road trip, we passed through several small towns.
Yolculuğumuzda birkaç küçük kasabadan geçtik.
The river passes through the heart of the city.
Nehir, şehrin kalbinden geçer.
03
geçmek, aşmak
to successfully move beyond an enemy's defensive line or barrier
Örnekler
Despite heavy resistance, the troops managed to pass through the fortified defenses.
Ağır dirence rağmen, birlikler tahkim edilmiş savunmaları geçmeyi başardı.
They tried to pass through the minefield using a safe route provided by the scouts.
Gözcüler tarafından sağlanan güvenli bir rotayı kullanarak mayın tarlasını geçmeye çalıştılar.
