to give in
[phrase form: give]
01
boyun eğmek, teslim olmak
to surrender to someone's demands, wishes, or desires, often after a period of resistance
Intransitive: to give in | to give in to a person or their wishes
Örnekler
After a long negotiation, they finally gave in to the demands of the opposing party.
Uzun bir müzakereden sonra, nihayet karşı tarafın taleplerine boyun eğdiler.
The child kept asking for a pet, and eventually, the parents gave in and got a puppy.
Çocuk sürekli bir evcil hayvan istiyordu ve sonunda ebeveynler pes etti ve bir köpek yavrusu aldı.
02
pes etmek, boyun eğmek
to admit defeat and agree to stop resisting, competing, or fighting
Intransitive
Örnekler
The athlete 's injury forced him to give in and withdraw from the competition.
Sporcunun sakatlığı onu pes etmeye ve yarışmadan çekilmeye zorladı.
The company could n't continue the legal battle, so they gave in and settled out of court.
Şirket hukuki mücadeleye devam edemedi, bu yüzden pes ettiler ve mahkeme dışında anlaştılar.
03
teslim etmek, vermek
to submit or provide a piece of written work or a document to someone for their reading, evaluation, or further action
Dialect
British
British
Transitive: to give in a written work or document
Örnekler
The students were asked to give in their research papers by the end of the week.
Öğrencilerden araştırma makalelerini hafta sonuna kadar teslim etmeleri istendi.
He needed to give in the project proposal to his manager for review.
Proje teklifini inceleme için yöneticisine teslim etmesi gerekiyordu.
04
boyun eğmek, çökmek
to fall or collapse under pressure or force
Intransitive
Örnekler
The old bridge eventually gave in and collapsed.
Eski köprü sonunda dayanamadı ve çöktü.
The snow on the roof was so heavy that it caused the roof to give in.
Çatıdaki kar o kadar ağırdı ki çatının çökmesine neden oldu.
