to defer to
[phrase form: defer]
01
saygı duymak
to accept or agree to follow someone's decision, opinion, or authority, often out of respect or recognition of their expertise or position
Transitive
Örnekler
The team chose to defer to the senior researcher's expertise in designing the experiment.
Ekip, deneyi tasarlamada kıdemli araştırmacının uzmanlığına itaat etmeyi seçti.
When deciding on the software to use, I will defer to your experience in the field.
Kullanılacak yazılıma karar verirken, bu alandaki deneyiminize itaat edeceğim.
02
başvurmak, güvenmek
to refer to or rely on someone or something with more expertise, responsibility, or jurisdiction, typically to handle a matter
Örnekler
During team discussions, members often defer to the project manager for direction and decision-making.
Takım tartışmaları sırasında, üyeler genellikle yön ve karar alma için proje yöneticisine başvururlar.
In matters of international diplomacy, leaders often defer to the United Nations for resolutions to global conflicts.
Uluslararası diplomasi konularında, liderler genellikle küresel çatışmaların çözümü için Birleşmiş Milletler'e başvururlar.
03
uymak, saygı göstermek
to agree to uphold established customs, practices, or rituals, typically out of respect for their historical or cultural importance
Örnekler
In matters of protocol, diplomats often defer to the customs of the host country.
Protokol konularında, diplomatlar genellikle ev sahibi ülkenin geleneklerine uymayı tercih eder.
During ceremonies, the royal family always defers to ancient customs and protocols.
Törenler sırasında, kraliyet ailesi her zaman eski geleneklere ve protokollere uymaktadır.
