Ara
to restrict
01
kısıtlamak
to bring someone or something under control through laws and rules
Transitive: to restrict an action or freedom
Example
The school decided to restrict access to certain areas for student safety.
Okul, öğrenci güvenliği için belirli alanlara erişimi kısıtlamaya karar verdi.
The government chose to restrict the use of specific chemicals due to environmental concerns.
Hükümet, çevresel endişeler nedeniyle belirli kimyasalların kullanımını kısıtlamayı seçti.
02
sınırlamak, kısıtlamak
to impose limits or regulations on someone or something, typically to control or reduce its scope or extent
Transitive: to restrict sth
Example
The dietitian recommended restricting sugar intake to improve overall health.
Diyetisyen, genel sağlığı iyileştirmek için şeker alımını kısıtlamayı önerdi.
They had to restrict the number of attendees at the event due to safety concerns.
Güvenlik endişeleri nedeniyle etkinliğe katılımcı sayısını kısıtlamak zorunda kaldılar.
03
kısıtlamak, sınırlamak
to confine someone to a specific activity, possession, or place
Transitive: to restrict sb to limited activities or places
Example
The doctor restricted her to a liquid diet for the first few days after surgery.
Doktor, ameliyattan sonraki ilk birkaç gün için onu sıvı bir diyetle sınırladı.
The manager restricted the team to only one project at a time.
Yönetici, ekibi aynı anda yalnızca bir projeyle sınırladı.
04
kısıtlamak, sınırlandırmak
to prevent the release or sharing of information with the public or a wide audience
Transitive: to restrict information
Example
The company decided to restrict the details of the project until it was finalized.
Şirket, projenin detaylarını finalize edilene kadar kısıtlamaya karar verdi.
They restricted the information about the merger to only a few executives.
Birleşme hakkındaki bilgiyi sadece birkaç yöneticiyle sınırladılar.
