out of the way
01
engellemeyecek bir yere
in a position, state, or place that would not cause problems for others
Örnekler
The kids put their toys out of the way so no one would trip over them.
Çocuklar, kimsenin üzerlerine takılıp düşmemesi için oyuncaklarını yoldan çekti.
The waiter carefully placed the tray out of the way to prevent any accidents in the busy restaurant.
Garson, yoğun restoranda herhangi bir kazayı önlemek için tepsiyi dikkatlice yoldan çıkardı.
02
yoldan çıkarılmış, ortadan kaldırılmış
murdered
03
yoldan uzak, ıssız
in a remote location or at a distance from the usual route
04
uygunsuz, yersiz
improper; amiss
05
olağanüstü, sıradışı
extraordinary; unusual
out of the way
01
uzak, ıssız
remote from populous or much-traveled regions
02
halledilmiş, halledilen
dealt with; disposed of
03
uygunsuz, rahatsız edici
improper or even offensive
04
olağanüstü, dikkat çekici
exceptional, unusual, or remarkable
